
Ankilozan Spondilit
Ankilozan spondilit leğen kemiği (özellikle sakroiliak eklem) ve omurgadaki eklemleri tutan, belde belirgin olmak üzere tüm omurgada hareket kısıtlılığı yapan, tedavi edilmediğinde ilerleyici, kronik (uzun süreçli) bir hastalıktır. Hastalıkta eklem hareketini kaybedecek kadar çok olan, erken dönem, iltihabi bir aşırı kireçlenme gerçekleşmektedir. Son dönemde hasta başını çevirmekte veya yüzünü yıkamak, çorabını giymek gibi hareketlerde çok zorlanır hale gelir. Hastalık sürecinde omurga dışında, kalça , diz ayak bileği gibi eklemlerde de zaman zaman şişlik kızarıklık gibi iltihabi durumlar oluşabilir. Sık görülmemekle birlikte, organ tutulumlarına (özellikle akciğerde ve gözde) rastlanabilir.
Bununla birlikte hastalık seyri oldukça kişiseldir. Erkeklerde kadınlardan 2-3 kat daha sık görülür ve biraz daha hızlı ve şiddetli ilerler. Sadece sabah tutukluğu ve bel ağrısı ile uzun yıllar radyolojik ilerleme göstermeyen hastaların yanında, ciddi tutulumu olan hastalarda kısa sürede omurga hareketleri tamamen kısıtlanabilir.
Neden Ankilozan spondilit?
AS in nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte, genetik faktörlerin rolü gösterilmiştir. Belirli bir doku grubunu taşıyan insanlarda (HLA-B27) hastalığın gelişme riski daha çoktur. Normalde vücuda giren pek çok bakteriyel, viral etmenlerle savaşan bağışıklık sistemi, bu hastalıkta, bağ veya tendonların kemiğe yapıştığı bölgelere savaş açacak şekilde davranış değişikliği gösterir. HLA-B27’nin bu durumu kolaylaştırıcı etkisi olmakla birlikte , bu geni taşımayan insanlarda da hastalık gelişmektedir. Yani As gelişimine neden olan faktörler, genetik çevresel veya bakteriyel olabilir.
Bulguları nelerdir?
AS romatizmal bel ağrısı grubunda bir hastalıktır. Bu tip bel ağrısının karakteristik özellikleri
Sabah tutukluğu yarım saatten fazla sürer
Ağrı hareketle rahatlar. Sabah ağrıyla kalkan hasta çalıştıkça rahatlar. Akşama doğru ağrı tekrar başlar.
Gecenin (uykunun) ikinci yarısında, sabaha karşı hasta ağrıyla uyanır.
Genellikle sinsi başlar, zaman içerisinde (haftalar, aylar) şiddeti artar. Ağrının 3 aydan fazla sürmesi önemlidir.
Genç erişkin dönemde daha yaygın görülür(20-30 yaş)
Eklem bulguları, eklemlerde ağrı, şişlik, ısı artışı, istirahat sonrası belirgin tutukluk meydana gelir.
Kalça ağrısı, ağrı kalça ekleminde, kalça veya baldırlarda veya yürürken zorlanma şeklindedir. Sağ ve solda yer değiştiren ağrı şeklinde olabilir. Tendon veya eklemdeki iltihabi durum omuz ağrısına neden olur, etkilenen omzun hareketleri kısıtlanır.
Tendon veya bağların kemiklere yapışma yerlerinde iltihaplanma gelişebilir. Omurga dışında el bileği, topuk ve kaburga gibi tendonların yoğun olduğu bölgelerde iltihaplanmalar olabilir. Kaburgalar etkilendiğinde, derin nefes alma, öksürük , hapşırma sırasında şiddetli ağrı olabilir.
Bunların dışında hastalığın aktif seyrettiği dönemlerde, hastalarda halsizlik, yorgunluk, kendini iyi hissetmeme gibi şikayetler olabilir.
Tanı nasıl konur:
Hastanın şikayetleri, doktor muayenesi, görüntüleme yöntemleri (MR, röntgen) ve laboratuvar bulgularının birlikte değerlendirilmesi sonucu tanı konur. Hastadan alınan düzgün bir öykü tanı konulmasında en önemli parametredir. Özellikle yarım saatten fazla süren sabah tutukluğu, ayırıcı tanıda çok önemlidir.
Tedavi:
Fizik tedavi ve egzersiz; Hastanın vücut postürünü (duruş şeklini), omurganın hareketliliğini ve akciğer kapasitesini korumak konusunda gereklidir. Egzersiz her AS’li hasta için tedavi programının önemli bir parçası olmalıdır. Uygun fizik tedavi, spor ve egzersiz programının seçimi için bir FTR uzmanından yardım alınmalıdır.
İlaç tedavisi:
Steroid olmayan antienflamatuar (iltihap giderici) ilaçlar; ağrı kontrolü ve sabah tutukluğunu gidermek için sıklıkla kullanılan ilaçlardır. Hastalığın başlangıcından itibaren yoğun bir şekilde tercih edilir.
Sulfosalazin: hastalığın ilerleyişini veya şiddetini azaltıcı etkisi vardır. Periferik eklem tutulumunda etkili, Aksiyel iskelet sistemi tutulumunda etkinliği şüpheli. Erken dönem
sakroiliitte etkin olabileceği iddia edilmekte. Kullanım dozu 2-3 gram/gün.dür Yan etkileri:Bulantı
kusma, hepatotoksisite, nötropeni
Anti-Tümör Nekroz Faktör (anti TNF tedavi ) ve antikor tedavileri: AS tedavisinde önemli bir yeri vardır, ve oldukça etkili ilaçlardır. Ülkemizde de yaklaşık 10 yıldır bu ilaçlar kullanılmaktadır. Hastaların yaşam kalitelerinde bu ilaçlardan sonra belirgin iyileşme olmuştur. Bu ilaçlar bağışıklık sistemini kuvvetlice baskıladığından, başlanmadan önce özellikle tüberküloz gibi bağışıklıkla yoğun baskılanan hastalıklar açısından araştırılır, önlemleri alınır. Başlandıktan sonra da, düzenli olarak enfeksiyonlar açısından takip edilerek tedaviye devam edilir. Yine bir takım lenfoma vb gibi kan kanseri türü bağışıklıkla ilgili baskılanmadan kaynaklı durumlar, gelişebileceği gibi çalışmalar olup, hasta bu açıdan da sıkı takip altında tutulur. Bu ilaçlar içinde, infliksimab, etanercept, adalimumab, certolizumab ve golimumab sayılabilir.
Steroidler (kortizon): Bazı hastalarda hastalığın alevlenen dönemlerde, NSAİD’e cevap vermeme durumunda kortizon da kullanılabilmekle birlikte, uzun dönemli düşük doz kortizon tedavisinin bu hastalıkta, diğer romatizmal hastalıklar kadar ( romatoid artrit gibi) tedavide kullanımı yoktur.
Cerrahinin yeri nedir?
Kalça tutulumu olan ve kalça eklemi ileri derecede kapanmış, belirgin hareket kısıtlılığı olan hastalarda kalça protez ameliyatı gerekebilir. Omurga ile ilgili ameliyatlar nadir düşünülmekle birlikte omurların ileri derecede birleşip omuriliği ve sinirleri sıkıştırdığı durumlarda sinir hasarını önlemek için cerrahi düşünülebilir.
Öneriler:
AS uzun süreli, kronik bir hastalık olup, başlanan tedavinin düzenli aralıklarla takibi gerekmektedir. Hasta ilaçlarını aldığı süre içinde önerilen aralıklarla gidip kan tahlillerini gerekirse radyolojik tetkiklerini yaptırmalı, hiçbir zaman tedavisini kendi başına kesmemelidir.
Kendi durumuna uygun egzersiz programlarının düzenletmeli ve bu programa uygun düzenli egzersizleri ömür boyu aksatmadan yapmalı, dönem dönem kontrole giderek hastalığının son durumuna göre programını yeniden düzenletmelidir. Bu programlarda yalnızca eklem hareket açıklığı ve germe egzersizleri bulunmamalı, kas güçlendirici aerobik egzersizler ve solunum egzersizleri de bulunmalıdır.
Hastalığın kendisi zaten göğüs kafesi hareketlerini kısıtladığından ve akciğerin havalanması azalacağından sigara kullanılmamalıdır.
Osteoporoz (kemik erimesi) riskini azaltmak için, yeterli kalsiyum ve D vitamini alımı sağlanmalı, süt ürünlerinin kullanımına özen gösterilmelidir.
Genç hastalar bebek düşündüklerinde, kullandıkları ilaçların kesilmesi veya düzenlenmesi açısından doktorlarına önceden haber vermeliler.
Zaman zaman depresif durumlar gelişebileceğinden psikolojik destek almaktan çekinmemelidirler.
Hastaların dengeli beslenmeleri ve ideal kilolarını korumaları önemlidir. Vücut direncini düşürecek zararlı alışkanlık ve yaşam biçiminden uzak durmalı, kasları çok zorlayacak ağır fiziksel aktivitelerden uzak durulmalıdır.

